Ders Notları

Kur’an Kursu Öğreticileri Bağlamında Din Görevlileri

                                    KUR’AN KURSU ÖĞRETİCİLERİ BAĞLAMINDA DİN GÖREVLİLERİNİN

                                                           DİN HİZMETLERİNDE YERİ VE ÖNEMİ

                  (Körfez İlçe Müftülüğü Kur’an Kursu Öğreticilerine verilen Çevrim İçi Konferans Özeti)

 

Bismillehirrahmenirrahim.

Besmele, hamdele  salvele ve ondan sonra meseleye geçmeyi artık bir usul haline getirdik. Çünkü besmelesiz işe başlanmaz sonu epter (kadük) olur. “Küllü   emrin zi belin  lem yübde’ bismillehirrahmenirrahim fe hüve epter”.( Fethu -l bari , Suyuti ed- durru l-mensur)

Hamdelesiz olmaz çünkü yaratan, yaşatan, yetiren, bitiren, bu günlere getiren O’dur (cc). Hususen şu anda bizleri siz değerli ilim ve irfan, iman ve Kur’an yolcuları ile bir araya getiren, buluşturan ve konuşturan ve burada zikredemeyeceğimiz daha nice in’am ve ihsanlarda bulunan O’dur(cc). O’na şükretmeden yola çıkmak olmaz. Bu nedenle O’na bir kez değil bin kez binlerce kez sayısız sonsuz hamd-ü senalar olsun.

Salvelesiz olmaz çünkü biz, bütün bu edebi adabı, iyiyi kötüyü, eğriyi doğruyu, hayrı şerri, hakkı batılı O’nun vasıtasıyla öğrendik (sav).

Üstadın (N.F.K.) dediği gibi;

Dünya neye sahipse onun vergisidir hep,

Medyun O’na cemiyet medyun O’na fert,

Medyundur O masuma bütün bir beşeriyet,

Ya Rab Mahşerde bizi bu ikrar ile haşret.

 

Allah’a hamdettikten, rasülüne salat ettikten sonra meseleye geçeceğiz. Ama meseleye geçmeden önce de unutmadan teşekkür borcumuzu  ödeyelim. Zira şükür Allah’a, teşekkür kulunadır. Bu da çok önemlidir. Çünkü Efendimizden gelen bir rivayette “Men le yeşküri n-neese le yeşkürilleh” insanlara teşekkür etmeyen Allah’a da şükretmez” (Buhari edebü-l müfret) buyurulmaktadır.

 Bu programda bizim sizlerle bir araya gelmemize öncülük yapan çok değerli müftüm Abdul Muhammet Çınar hocamıza, değerli ekibine ve bizi dinleme lütfunda bulunan siz değerli hocalarımıza ve hoca hanımlara teşekkür ediyorum. Yüce Rabbimden şu kısa programın feyizli ve bereketli olmasını, bize hüsn-ü ifade, sizlere hüsn-ü istifadeler ihsan etmesini diliyorum.

Değerli hocalarım şimdi meseleye gelelim. Meselemiz, konumuz “Din Hizmetlerinde Kur’an Kursu Öğreticilerinin Yeri ve Önemi”

Değerli arkadaşlar önce kendimizi bir tanıyalım, kendimize bir bakalım. Bazen bunu ihmal ediyoruz, hiç aklımıza getirmiyor, üzerinde düşünmüyoruz. Hani “Derya üzre gezerler derya nedir bilmezler” derler ya, biz de bir deryanın içindeyiz ama farkında değiliz gibi geliyor bana.

İNSANIZ BİZ

Her şeyden evvel insanız. Mahlukatın en şereflisi insan. Bütün kâinatın emrine müsahhar kılındığı, ay’ı, yıldızı güneşi, dağı taşı, ovası, ekmeği suyu havası, toprağı yaprağı, sebzesi meyvesi ile bir sofra gibi kainatın  önüne serildiği insan…

Hoşca bak zatına kim zübde-i alemsin sen,

Merdum-i dide-i ekvan olan ademsin sen.

(Kendine hoşça, iyice bak ki sen alemin özüsün,

Varlıkların gözbebeği olan insansın sen) (Şeyh Galip)

İNSANLAR ARASINDA MÜSLÜMANIZ BİZ

Buna ilave bir nimet olarak insanlar içerisinde Müslümanız biz. “İnneddine ındallahi l-islem” Allah katında geçerli din İslam’dır. (Ali İmran,19) “ve men yebtegı gayrel islemi dinen  fe len yugbele minhü” İslamdan gayrı bir din ile gelen olursa asla kabul edilmeyecektir.( Ali İmran,85) Hazır bulduk diye basite almayalım. Müslümanlık en büyük nimet, en büyük devlet, en büyük servettir.  Öyle kazanmak da taşımak da yaşamak da kolay değildir.

Şehamet dini, gayret dini ancak Müslümanlıktır,

Hakiki Müslümanlık en büyük kahramanlıktır. (Mehmet Akif, Safahat)

Buna da ilave olarak,

MÜSLÜMANLAR ARASINDA CENNET GİBİ BİR VATANIN SAHİBİ, MEFAHİR DOLU BİR TARİHİN VARİSİ BİR MİLLETİN MENSUBUYUZ BİZ.

Evet bin yıldan beri İslam’ın bayraktarlığını yapan, tarihi şanla ve şerefle dolu olan, halen de mazlum ve mağdur ümmetin sığınağı ve umudu olan şerefli bir milletin mensubuyuz.

Buna da ilave olarak,

BU AZİZ MİLLET ARASINDA İMAM HATİPLİYİZ, İLAHİYATÇIYIZ BİZ

 Kur’an hizmetkarı, Kur’an kursu öğreticileriyiz biz,

Acaba İmam- Hatipli olmasak şimdi ne olurduk? İslam’ı araştırıp öğrenir miydik, bu yolda olur muyduk yoksa savrulur gider miydik? bilemiyoruz. Elhamdülillah o kadar çok İmam-Hatipli var ki…

Evet biz bu kadar imam hatipliler arasından seçilen Kur’an hizmetkarı, Kur’an kursu öğreticileriyiz. C. Allah bunu bize nasip etti.

“Hayruküm men tealleme l-Kur’ene ve allemehü”( Sahihu t-tirmizi) müjdesiyle ümmetin en hayırlıları olma yolunda olanlarız biz.

  1. Allah kendi kelamını öğretmek için sizleri/ bizleri seçmiş, bizleri görevlendirmiş. Evet okuduk, çalıştık, kazandık ve devlet bizi atadı ama gerçek yaratan ve takdir eden Allah’tır. Diğerleri sebepler zinciridir. Allah herkese nasip etmemiş de size/ bize nasip etmiş. Bu kendi başına Allah’ın bize büyük bir lütfudur, ihsanıdır.

İbn Ataullah İskenderi Hazretleri: Allah katında değerini öğrenmek istiyorsan “Seni hangi işte istihdam eylediğine bir bak “diyor.

Bakıyoruz Yüce kitabını okutmada ve yüce dini İslam’ı temsil ve tebliğ etmede istihdam eylemiş.  Demek ki Allah sizi seviyor ve Kur’an’a ve dinine hizmette istihdam eyliyor.

Yüce dini İslam’ı temsil ve tebliğ dedim. Evet Kur’an kursu öğreticisi sadece Kur’anı öğretmekle değil aynı zamanda Kur’an’ın anlamını, ahkamını, adap ve erkanını öğretmekle de yükümlüdür.

İyiliği emretmek ve kötülüklerden alıkoymakla da görevlidir.  Bu görevler bizim/sizin hem resmi hem de dini görevimizdir. Resmi görevimizdir çünkü DİB Kur’an kurslarında görevli bir memuruz ve karşılığında maaş alıyoruz.

Dini görevimizdir. Çünkü C Allah Kur’an-ı Kerimde;

 

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

İçinizden iyiliği emreden kötülükten alıkoyan bir ümmet bulunsun ki Kurtuluşa erecek olanların ta kendileri bunlardır. (Ali İmran 104)

كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۜ

(Ali İmran 1109)

 

Peygamberimiz (sav) de;

مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَراً فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْلَمْ  يَسْتَطِعْ  فَبِلِسَانِهِ، فَإِنْ لَمْ   يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ، وَذَلِكَ أَظْعَفُ اْلإِمَانِ.

“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin.Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle onu hoş görüp kabullenmesin ki, bu da imanın en zayıf derecesidir.”(Rıyazü s-salihın.186)

Bu ayet ve hadisler emr-i bil-maruf ve nehy-i anil-münkerin dini bir vecibe olduğunu gösteriyor. Bu vecibe her müslüman için geçerlidir ama kifaidir. Seçilmiş bir toplum için ise kifai değil zaruridir.

 

Bu asırda kimdir bu seçilmiş toplum? Kimdir bunlar?

İşte bunlar hem dinen hem de resmen bu görevi şu anda yürüten sizlersiniz.

Evet dava büyük, mesuliyet büyük ama şerefi, onuru, sevabı ve mükafatı da bir o kadar büyüktür.

 

Eyvah eyvah Sakarya’m sana mı düştü bu yük,

Bu dava hor bu dava öksüz bu dava büyük

Ne ağır İmtihandır başındaki Sakarya,

Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya. (N.F.K.)

İşte bu büyük ve şerefli dava bugün sizin omuzlarınıza yüklenmiştir. Çünkü siz imam-hatiplisiniz, çünkü siz ilahiyatçısınız, çünkü siz diyanet mensubusunuz, çünkü siz Kur’an kursu öğreticisi, muallimi ve muallimesi din gönüllülerisiniz.

Bunun idraki içinde olmalı ve mesuliyetimizin farkında olmalı ve bihakkın yerine getirmeliyiz.

İşte bizim bu davada Kur’an ve İslam’ı öğrenme, öğretme, anlama, anlatma, önder olma, örnek olma hususunda yerimiz ve önemimiz budur ki; Allah bu dönemde bu görevi size/bize vermiştir ve sizi/bizi imtihan etmektedir. Sınırda nöbet tutma görevi verilmiş bir askeri düşünelim. Nöbeti iyi tutarsa düşman giremez, vatana, millete, devlete zarar veremez. Ama ihmal ederse neler olur bir düşünelim… İşte şu anda din hizmeti verme nöbeti bize yüklenmiştir. Nöbeti iyi tutarsak, vazifemizi en iyi şekilde yapar boşluk bırakmaz, bize emanet edilen vazifeye sahip çıkarsak vatanımıza, milletimize, dinimize, imanımıza, adabımıza, ahlakımıza, çoluk çocuğumuza kimse zarar veremez, biz de sınavı başarmış oluruz, dünya ve ahirette yüzümüz ak olur. Aksi halde her iki cihanda da bedelini ağır öderiz. Bir kişiden ne olur demeyeceğiz. Bir nal hikayesini hatırlayalım. “Bir nal bir ayağı, bir ayak bir atı, bir at bir süvariyi, bir süvari bir orduyu, bir ordu bir milleti, bir devleti kurtarır. Aksini de varın siz düşünün…

Değerli din gönüllüsü, Kur’an hizmetkarı kardeşlerim!

Bu şerefli görevi talim, teallüm, tebliğ ve temsil görevini en güzel şekilde yaptığınıza/yapacağınıza inanıyorum. Sizlerle çalışmasam da çalıştığım yerlerde canla başla çalışan, gayretli, bulunduğu kursu ve çevresini ihya eden birçok meslektaşımıza şahit olmuşuzdur elhamdülillah. Ama bazen ihmal eden, hakkını vermeyen/veremeyen, başarılı olamayan, bulunduğu makamı işgal edenlerimiz de var maalesef. Bu vesile ile müsaadenizle birkaç hatırlatmada bulunmayı uygun görüyor ve faydalı olacağını düşünüyorum.

1-Mesleğimizi isteyerek ve severek yapmalıyız.

2-Hiçbir bahaneye sığınmadan bize emanet edilen körpe gönüllere din duygusu, Allah, peygamber ve Kur’an sevgisi yeşertmek için elimizden gelen azami gayreti göstermeliyiz.

3-İyi örnek olmalıyız.

4-İnandığımızı söylemeli ve söylediğimiz gibi yaşamalıyız.

“Lime tegulüne me le tefalün” (Saf, 2)ayetini bol bol tefekkür etmeliyiz.

Bu bağlamda;

  1. Namaz kılmayı öğretir, anlatır, teşvik ederken namaz kılmıyor ve gereken hassasiyeti göstermiyorsak,
  2. Zekatı anlatır, öğretir, teşvik ederken biz hassasiyet göstermiyor, zekatımızı hesaplayıp vermiyorsak,
  3. Tesettürü anlatır, öğretir, teşvik ederken biz tesettür konusunda hassasiyet göstermiyorsak,
  4. Biz etrafımızdakilere “Allah dış görünüşe bakmaz kalplere ve amellere bakar” hadisi şerifini anlatıyor (Müslim birr,33) ama biz hiç ve manevi zenginlikten çok dışımıza ve gösterişe meyilli isek,
  5. “Müminler kardeştir” ayetini okuyup (Hucurat,10) dururken başka kardeşlikler ihdas edip sadece onları kardeş biliyor ve sadece onlara kardeş gibi davranıyor diğer kardeşlerimizi gözümüzden, gönlümüzden, ilgi ve sevgimizden dışlıyor isek,
  6. İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız” hadisi şerifini (Müslim, iman,33) öğretirken birbirimizden nefret ediyorsak,
  7. “Kendin için istediğini kardeşin için de istemedikçe kamil mü’min olamazsın” hadis-i şerifini (Buhari İman,7) öğretirken birbirimizin başarısından rahatsız oluyorsak ve birimizin başına bir musibet gelince aynı acıyı duymamız gerekirken adete seviniyorsak,
  8. Tatlı dil, güler yüz sadakadır (Tirmizi birr,36) diye öğretirken her karşılaştığımızı incitiyorsak ve yüzümüz turşu satıyorsa,
  9. Çocuklar sevgiyle büyür, sevgi ve şefkatle gelişir. Peygamberimiz (sav) çocukları çok severdi. Hz. Enes’i şöyle yetiştirdi o da şöyle dedi, böyle dedi (Ebu Davut, edep,1) diye öğretiyor ama biz öfke, hiddet ve şiddet kullanıyorsak,
  10. Geçim ehli olunuz Peygamberimiz “geçim ehli olmayanda hayır yoktur” (Ahmet b. Hanbel 2/400) buyuruyor diye anlatırken kursta meslektaş arkadaşlarımızla ve öğrencilerimizle, dairede amirlerimiz ve memurlarla, evde eşimizle ve çocuklarımızla, sokakta komşu ve akrabalarımızla geçinemiyor, birçoğu ile kırgın ve küskün yaşıyorsak,
  11. “Ahiret daha hayırlı ve bakidir” ayetini (Eğla,17) okuyup etrafımızdakileri ahirete yönelmeye teşvik ederken seküler bir yaşantı içinde isek ve onlardan daha çok dünya ve metaına düşkün isek ve önem veriyor isek…isek… isek…

Evet bunları daha da çoğaltabiliriz. O zaman biz kendimizi tanımıyoruz, bize verilen nimetin kadrini ve kıymeti bilmiyoruz, misyonumuzu yerine getiremiyoruz, verilen nimetin şükrünü eda edemiyoruz demektir ki; bunun sonucu kimseye bir faydamız olmaz hatta tam tersine ayna olmamız gerekirken İslam’a perde olmuş oluruz. Bizim yüzümüzden İslam’dan soğumalar ve uzaklaşmalar olabilir. Bunun vebali de çok büyük olur Allah muhafaza eylesin.

 

Değeri din gönüllüsü kardeşlerim, hepinizi böyle olmaktan tenzih ederim. Bilakis Değerli Müftümüz Abdul Muhammet Çınar hocamızdan, ilçenizde çok güzel, çok başarılı hizmetler yürütmekte olduğunuzu öğrendim. Ama

Aile içi bir sohbette birbirimize sevgi, saygı ve güvenimizi ifade ettikten sonra, buna halel getirecek tutum ve davranışlardan uzak olduktan sonra Allah için birbirimizi özeleştiri kabilinden uyarma ve hatırlatma görevimizi de yapmalıyız. Benim bu son sözlerimi samimi bir kardeşlik ve abilik tavsiyeleri olarak kabul buyurmanızı istirham ederim.

Sözlerimin sonunda bu kadar uzun sürede beni sabırla dinlediğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

 

Hiç de kolay olmayan ama çok şerefli olan bu hizmette, Kur’an’ın talim ve teallümü ve İslam’ı temsil ve tebliğ görevinde hepinize üstün başarılar diliyorum.

 Bir gün gelir de “Bu nimetlerin şükrünü eda ettin mi?” diye sorulursa ki sorulacaktır,

-Ettim ya Rabbi, diye cevap verebilmeyi cümlemize ve cümlenize nasip eylesin.

Bu sorgudan hiç şüphemiz yoktur. Zira “Sümme letüselünne yevme izin ani n-naım” buyuruyor C. Hak yüce kitabında. (Tekasür,8)  

Sohbetimi hak ve hakikat tohumlarını muhtaç gönüllere ekmeniz temennisi ile Üstadın şiirinden bir bölümle bitirmek istiyorum.

 

Tohum saç bitmezse toprak utansın,

Hedefe varmayan mızrak utansın,

Hey gidi küheylan koşmana bak sen,

Çatlarsan doğuran kısrak utansın,

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,

Onu sürdürmeyen çırak utansın. (N.F.K.)

 

Yakup ÖZTÜRK

DİB Başkanlık Müftüsü

21.06.2021

 

 

Bunlar da hoşunuza gidebilir...