AİLENİN ÖNEMİ
Sevgili Dostlar!
Toplumun temel taşı ailedir. İlk aile cennette kurulmuştur. (Bakara,35)
Aile aralarında nikah, kan ve duygusal bağlar bulunan baba, anne ve çocuklardan oluşan en küçük toplumsal birimdir. Toplumu meydana getiren kurumların temel taşıdır. Dede, nine, kardeşlerin dahil olduğu daha geniş aileler de mevcuttur.
Allah’ın insanı mükemmel bir şekilde yaratması, (Tin, 4) ona kendi cinsinden bir eş yaratması, eşler arasına sevgi, saygı, şefkat ve merhamet var etmesi (Rum, 21) ve onların evliliğinden çocuklar, nesiller çoğaltması biz kullarına en büyük lütfudur, ihsanıdır.
Allah yaratmasa kimse yaratamaz. Allah sevdirmezse kimse sevemez. Allah vermezse kimse veremez. Allah kadını ve erkeği yaratmış, evliliği meşru kılmış ve aileyi varlığının delillerinden biri olarak zikretmiş ve bildirmiştir.
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجًا لِتَسْكُنُٓوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. (Rum,21)
Ailenin/nikahın/evliliğin üç önemli hikmeti ve sonucu vardır.
1- Nefsin sükunu,
2- Neslin devamı,
3- Toplumun huzuru.
Kadın olsun erkek olsun nefsin sükuna/sekinete/huzura/mutluluğa ermesinin başka yolu yoktur. İnsan türünün/neslinin çoğalmasının ve devam etmesinin de meşru başka yolu yoktur. Bunların yanında sıcak, mutlu, kuşatıcı, koruyucu, şefkat ve merhamet yüklü bir aile ortamı olmadan ruhen ve bedenen sağlıklı, dengeli ve sorunsuz, istikbale namzet nesillerin yetişmesi de mümkün değildir. Aynı şekilde toplumun huzuru, mutluluğu da aileye bağlıdır. Aile müessesi ne kadar sağlam ise toplum yapısı da o kadar sağlam olur. Çünkü toplumu meydana getiren en önemli sosyal kurum/olgu/yapı ailedir. Bu nedenle bir toplumu yıkmak ve yok etmek isteyen düşmanlar önce aileyi hedefe koyar ve ailedeki karşılıklı sevgi ve saygı bağlarını zayıflatarak, sadakat, samimiyet ve güven duygularını sarsarak onu dağıtmak isterler.
Allaha şükür basında, yayında, televizyonda, sinema, film ve dizilerde her türlü hile ve tuzaklara rağmen Türk milleti olarak aile yapımız dimdik ayakta durmaktadır. Bugün bizi biz yapan en önemli değerlerimizin başında gelmektedir. Bireysel olarak veya toplumsal olarak ne zaman beklenmedik bir olay yaşansa sığınacak sıcak bir yuvamız, dertlerimizi ve kederlerimizi paylaşacağımız aile bireylerimiz, anne, baba ve kardeşlerimiz vardır. Dara düşünce ihtiyaçlarımızı karşılayacak, elimizden tutacak, yaramızı saracak bir ana, bir baba, bir kardeş, bir akraba, bir eş, bir dostun olması dünyanın en büyük servetlerinden birisidir. Bu servetimiz vardır elhamdülillah ve hala ayaktadır.
“Mutluluklar paylaştıkça artar, acılar ise paylaştıkça azalır.” Hayatımızın içinden süzülerek çıkmış bir özdeyiştir.
İşte bu nedenle bizim ülkemizde aç kalan, açıkta kalan, sokakta kalan, köprü altında yaşayan fazla görülmez. İşte bu nedenle ekonomik şartlar ne olursa olsun bizim ülkemizde sosyal patlamalar, yağmalamalar olmaz.
O zaman bu değerimize bu varlığımıza iyi sahip çıkmalı onu korumalı, maddi ve manevi açıdan muhkem hale getirmeliyiz.
AİLEDE MANEVİYAT EĞİTİMİ
Sevgili Dostlar!
Bir ailenin barınacak bir eve, kullanacak eşyaya, beslenmek için yeme, içme ve gıdaya elbette ki ihtiyacı vardır. Bu konuda her birey üzerine düşeni, elinden geleni yapar, yapıyor, yapmalıdır. Dinimizde ailesinin rızkını temin için çalışmak ibadet, bu amaçla yola çıkmak Allah yoluna sefer olarak değerlendirilir. (Beyhaki, Es-süneni Sağir,3/191) Gerek çalışarak gerek aile içi yardımlaşma ile şimdiki yuvalar eksiksiz bir şekilde kuruluyor. Sofralarımız da boş değil elhamdülillah. Bu imkanları lutfeden Allah’a şükürler olsun. Allah devlete millete zeval vermesin.
Sevgili Dostlar!
Maddi imkanların önemsiz olduğunu kimse söyleyemez. Elbette çok önemlidir. Rezzak-u alem olan Rabbimiz kimseye muhtaç olmayacak malı, mülkü, rızkı herkese lutfeylesin. Ama bu maddi imkanların sağlanmış olması, ailenin sağlam, sağlıklı, huzurlu, mutlu olması anlamına gelir mi? Ailenin huzuru için yeterli olur mu? İstikbal ve istiklalimizi, milli ve manevi değerlerimizi, ezanımızı, bayrağımızı, şehit kanlarıyla sulanmış cennet vatanımızı gönül rahatlığı ile emanet edeceğimiz bir neslin yetişmesi için yeterli olur mu? Yarın yevm-i kıyamette bizlerden şikayetçi olmayacak bizlere şefaatçi olacak bir evladın yetişmesi için yeterli midir?
AİLENİN RUHU
İnsan iki şeyin birleşmesinden meydana gelir. Ruh ve beden. Ruhu bedenden alırsanız ortada insandan eser kalmaz. O ruhun gıdası verilmez, aç bırakılırsa hastalanır. Tedavi edilmezse ölür. Aynen ailenin de bir ruhu vardır. İnsanın ruhunu yok saymak, onun ihtiyaçlarını görmezden gelmek ne kadar kötü sonuçlar doğurursa ailenin ruhunu yok saymak, manevi açlığa terk etmek de da bir o kadar kötü sonuçlar doğurur.
Ruh insanı insan yapan ona can veren, ona hayat veren, mahiyetini yalnız Allah’ın bildiği manevi bir cevherdir. O zaman onun gıdası da manevi olacaktır. İnanmak, ibadet etmek gibi, sevmek, sevilmek gibi, saymak, sayılmak gibi, bulduğunda sevinip şükretmek, kaybettiğinde üzülüp sabretmek gibi, kanaat gibi, tevekkül gibi vb. manevi değerlerdir. Bunlardan mahrum olan insan ruhunu ihmal ettiğinden bir türlü huzur bulmaz ve bulamaz. Eğer tek başına madde insanı mutlu etmeye yetseydi zengin, varlık sahibi insanların hiç sinir, stres, buhran, bunalım geçirmemesi ve hiç psikoloğa vs. gitmemesi ve hele asla intihar etmemesi gerekirdi. Ama dünya ölçeğinde en fazla intihar olaylarının gelişmiş ülkelerde ve her türlü maddi imkana sahip olanlar arasında yaşandığını görüyoruz.
Aile de aynı demek istiyorum. Madde önemsizdir demiyorum. Elbette başta söylediğim gibi bedenimizin ihtiyacını karşılamak zorundayız. Bunun için çalışmak, kazanmak hatta başkalarına da destek olacak kadar maddi imkana sahip olmalıyız. Demek istediğim şudur ki; Bu yetmez ailemizin manevi ihtiyacını da karşılamalı, ruhunu da doyurmalıyız. Hem dünya hem de ebedi olan ahiret saadetimiz için ailenin manevi ve ahlaki ihtiyacını karşılamak keyfimize bırakılmayan dini bir vecibedir.
- Allah (cc) bakınız nasıl uyarıyor bizleri, sorumluluk makamında olanları ve aile reislerini.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْل۪يكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلٰٓئِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللّٰهَ مَٓا اَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ
Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır. (Tahrim, 6)
Sevgili Peygamberimiz (as) nasıl uyarıyor bakınız.
“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr, efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.” (Buhari, Müslim Ebu Davut, Tirmizi)
Nasıl yapacağız bunu, bu sorumluluktan nasıl kurtulacağız? Maneviyat iklimini nasıl oluşturacağız hanemizde?
Buraya kadar bu ihtiyacı hissetmeye ve hissettirmeye çalıştım, tabi Allah dilerse hissettirir. İyi bir aile olmak ve orada hayırlı bir evlat, iyi bir nesil yetiştirmek istiyorsak ne yapmalıyız? Bu konuda nasıl başarılı oluruz? Bu bölümde bu konudaki dilek ve temennilerimi paylaşmak istiyorum.
ÖNCE KENDİMİZE BAKMALIYIZ
İşe önce kendi nefsimizden başlayacağız. Soba misali kendi ısınmadan odayı ısıtamaz. Eğri sopanın doğru gölgesi olmaz. Tutarlı olacağız, eylem ve söylem birliği içinde olacağız.
اَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ اَنْفُسَكُمْ
İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? (Tahrim, 40) ayetinin ikazını unutmayacağız.
Yine unutmayacağız ki erkek çocuklar için baba, kız çocuklar için anne rol modeldir. Bakarlar, aynısını taklit ederler. Çocuklar adete anne ve babalarının kopyaları, fotoğrafıdırlar. Eninde sonunda benzeşirler.
Bir hocaya/eğitimciye bir baba gelmiş sormuş:
-Ne yapsam olmuyor öğüt, nasihat, azarlama, hatta dayak bile kar etmiyor. Düzeltemedim benim çocuğu, namaz kılmıyor, ders çalışmıyor, sıkıştırınca yalan bile söylüyor. Bana ne tavsiye edersiniz, çaresiz kaldım bu çocuğu eğitmek için? Hocanın cevabı şöyle olmuş.
-Çocuğunu eğitmekten vazgeç, kendini eğit, kendini düzelt, başka bir şey yapmana gerek kalmayacak, kendini düzeltirsen çocuğun da düzelecektir.
ÇOCUK TEMİZ KAĞIDA BENZER
Bir insanın iman, ibadet ve ahlak eğitiminde önemli üç faktör vardır ve çok önemlidirler; aile, okul, çevre. Son yıllarda büyük küçük herkesin hayatına yeni bir aktör daha girdi. Medya/ sosyal medya.
Aile en önemlisidir. Bir anne bin öğretmene bedeldir. Saati, vakti, sınırı yoktur onun eğitiminin. Sevgisi, şefkati, merhameti kokusu bir başkadır annenin, babanın. Çocuğun gelişiminde ahlaki ve sosyal eğitiminde bunlar hayati önem taşır. Okulun, öğretmeninin rolü de yadsınamaz. Ama 6,7 yaşından itibaren başlar ve ileri yaşlarda daha da önem kazanır. Halbuki “Ağaç yaş iken eğilir.” demiş atalarımız. Ahlaki değerlerin ve davranışların yerleşmesinde ve şahsiyet oluşumunda küçük yaşta kazandıklarının çok büyük önemi vardır. Bunu da önce aile yapar. Eğer aile görevini yapmaz, okul onu desteklemez, konu komşu akraba çevre aynı değerleri teşvik etmez ise çocuklarımızı, nesillerimizi Allah korusun kaybedebiliriz. Zaten bu zamanda sosyal medya ahtapot gibi ağzını açmış yutmaya hazır bekliyor.
Televizyon, telefon internet ve bunların sunduğu iletişim kanalları kullanılmasın demiyorum. Kullanılsın. Çünkü bugün her türlü dini, ahlaki, iktisadi ve içtimai birçok konuda en hızlı bir şekilde bu vasıtalarla bilgi sahibi oluyoruz. Bu pandemi döneminde çocuklarımız derslerini dahi bu vasıtayla alıyor, sınavlarını bunlarla veriyorlar. Ama kontrollü kullanılmaz, seçici davranmazsak her türlü kötülük, çirkinlik ve ahlaksızlık da bunlardan yayılıyor. İşte aile bu noktada çok dikkatli olmalı ve rehberliğini iyi yapmalıdır.
Çocuk boş temiz kağıda benzer kim ne yazarsa onunla dolar. Keza çocuk boş bardağa benzer kim önce doldurursa onunla dolar. Önceden aile okumak istediğini yazmazsa istemediklerini okumak zorunda kalır. Anne baba bardağı su ile, süt ile doldurursa başkası ona zehir koyamaz, alkol koyamaz.
İYİLİK YAPMAYA EN LAYIK OLAN AİLE BİREYLERİDİR
İyilik yapmak, iyilikte ve takvada yardımlaşmak Allah’ın emridir.
وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۖ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir. (Maide,2)
Emri bil maruf nehyi anil münker kulluk görevimizdir.
كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۜ
Ey mü’minler! Siz, insanların iyiliği için yeryüzüne çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Çünkü siz usûlünce iyilikleri ve güzellikleri emredip yayar; kötülük ve çirkinlikleri yasaklayıp önüne geçmeye çalışırsınız. Bunu da zâten Allah’a inandığınızdan dolayı, onun bir gereği olarak yaparsınız. (Ali imran,110)
İyilik yapmaya, iyilikte yardımlaşmaya, emri bil maruf nehyi anil münker yapmaya bir sınır yoktur. Yeryüzünde din tamamıyla Allah’ın oluncaya kadar bu vazife bitmez, devam eder.
Ancak bu vazifeye, iyilik yapmaya, iyilikte yardımlaşmaya kötülüklerden ve ateşten korumaya, uyarmaya en layık olan ve en fazla hakkı olan en yakınlarımızdır. Annemiz, babamız, çocuklarımız, eşimizdir. C. Allah peygamberimize de önce yakınlarını uyarmasını emretmiştir.
وَاَنْذِرْ عَش۪يرَتَكَ الْاَقْرَب۪ينَۙ
Rasûlüm! Önce en yakın akrabanı uyar. (Şuara,214)
O zaman birr, takva, maruf, iyilik, güzellik namına insanların ve dinin hoş gördüğü ne varsa öğretmeye, anlatmaya tebliğ ve tavsiye etmeye en yakınımız olan aile fertlerinden başlayarak çerçeveyi genişletmeliyiz.
İsm (günah), udvan (düşmanlık), münker ve kötülük namına ne varsa uyarmaya, engellemeye yine en yakınlarımızdan başlayarak halkayı genişletmeliyiz.
MAL VE EVLATLARIMIZ BİR İMTİHANDIR
وَاعْلَمُٓوا اَنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۙ وَاَنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ۟
Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir ve büyük mükâfat Allah’ın katındadır. (Enfal,28)
İmanlı, irfanlı, ahlaklı, hayırlı, dua eden, kıyamette şefaatçi olacak bir evlat sahibi olmak, ebedi amel defterimizi açık tutmak ve böylece imtihanı kazanmak da bizim elimizde, imanını, ibadetini, ahlakını ihmal edip ahirette şikayetçi olacak bir evlat yetiştirip imtihanı kaybetmek de bizim elimizdedir.
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ اَخ۪يهِۙ وَاُمِّهِ وَاَب۪يهِۙ وَصَاحِبَتِه۪ وَبَن۪يهِۜ
İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar. (Abese,34,35,36)
Anne-baba çocukları için ergenlik (mükellef) çağına gelene kadar elinden geleni yaparsa mesuliyetten kurtulabilirler ama yapmadılar, dinini imanını, edebini terbiyesini öğretmediler, ihmal ettilerse elbette ki çocuklarından sorumlu olurlar. Ahirette onlardan kaçacak duruma düşerler.
Allah’ını bilen, peygamberini tanıyan, helale-harama riayet eden, büyüklerine saygılı, küçüklerine sevgili olan, çalışkan, üretken, başarılı, vatanına, milletine, dinine, diyanetine, ülkesine faydalı ve yararlı bir evlat sahibi olmayı herkes ister. Bunda hiç şüphe yoktur. Ama mesele böyle bir nesil yetiştirmek için ne yaptığımızdır. Sanırım bu mesele uzun derin ve kitaplık bir konudur. Ama bu yazımızda bazı düşüncelerimizi paylaşalım.
ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN
Gül gül bahçesinde yetişir misali, gül misali bir evlat yetiştirmek için hanemizi, ailemizi gül bahçesine çevireceğiz. Bahçemize hiçbir zararlı haşeratın böcü börtünün girmesine müsaade etmeyeceğiz. İstenmedik zararlı otlar, dikenler, ayrık otları çıkarsa bahçeyi sarmadan temizleyeceğiz. Zamanında sulama, zamanında budama, zamanında ilaçlama ve gübrelemesini yapacağız. Çünkü zamanında yapılmaz vakti geçerse önünü alamaz, istediğimiz gülü ve meyveyi yetiştiremeyiz.
1-Dini ve ahlaki özellikleri ile öne çıkan bir anne çocukların yetişmesinde çok önemlidir. Zira Efendimiz (as) “Bir kadın dört şey için nikahlanır; malı, güzelliği, soyu ve dini için. Sen dini duyguları (ahlakı güzel) olanı tercih et ki mutlu olasın” tavsiyesinde bulunmuştur. (Hadis No: 4802 Buhari) Adaylar belirlenirken buna dikkat etmeliyiz.
2-Temeli sağlam atıp ilerde yıkım olmaması için nişan, nikah ve düğün merasimlerine haram ve günah bulaştırmayalım.
3-Ailede helal rızık çok önemlidir. Çocuk doğmadan önce de doğduktan sonra da haram lokmayı eve asla sokmayalım.
4- Nasıl bir evlat yetiştirmek istiyorsak biz öyle olalım. Çünkü istisnalar olabilir ama kaideyi bozmaz, her çocuk anne ve babasının sözünden çok davranışlarına bakar ve onları örnek alırlar. Mesela:
- a) Doğru ve dürüst olsun istiyorsak biz asla yalan söylememeliyiz.
- b) Temiz, tertipli ve düzenli olmasını istiyorsak biz de öyle olmalıyız.
- c) Kitap okumasını, Kur’an okumasını istiyorsak biz de okumalıyız.
- d) Bize, büyüklerine saygılı olsun, iyi davransın istiyorsak biz anne ve babamıza, eşimize, aile büyüklerine, yaşlılara hürmetkar, saygılı, anlayışlı ve hoşgörülü olmalıyız.
- e) Küçüklerine karşı iyi davransın, onlara zarar vermesin, korusun kollasın istiyorsak biz de öyle yapmalı, bizden küçük, zayıf ve güçsüz olanlara sevgi, şefkat ve merhametle davranmalıyız.
- f) Dine, dini ve manevi değerlere (Kur’an’a, ezana, camiye cemaate, din alimlerine değer versin saygı duysun istiyorsak biz saygı duymalı ve bunu zedeleyecek söz tutum ve davranışlardan kaçınmalıyız. (Bir not; Batılı bir sosyolog ve düşünür; “Çocuğunuzun ilerde bir ateist olmasını istiyorsanız küçükken yanında papaz ve kilise aleyhinde konuşun” demiş.)
- g) Çocuklarımız dini vecibelerini yerine getirsin istiyorsak biz onlara örnek olmalı, namazımıza titizlikle riayet etmeli, asla kaçırmamalıyız. Hasbel kader kaçırdıysak ilk fırsatta kaza etmeliyiz. Orucumuzu eften püften bahanelerle ertelemeden tutmalı, zekatımızı vermeli, hayır hasenatımızı imkanlar ölçüsünde yapmalıyız. Çocuklarımız bunları gözleriyle görmeli hatta birlikte uygulayarak alıştırmalıyız. (Bir not: Eskiden büyüklerimiz (hala yapanlarımız vardır) dükkana gelen bir saile vereceği sadakayı özellikle küçük çocuğunun eline verir “götür de ver” dermiş, alışsın diye.)
ğ) Milli değerlerine saygılı olsun, vatanına, milletine, ülkesine yaralı olsun zararlı olmasın, birlik ve beraberliğine halel getirmesin, ayrılıkçı olmasın, fitneden, fesattan, hasetten uzak dursun istiyorsak söz fiil ve eylemlerimizle önce biz bu konulara hassasiyetle riayet etmeliyiz.
- h) Kimsenin maddi ve manevi şahsiyetine zarar vermesin, kul hakkına girmesin, kimseden beddua almasın ama dua alsın dua kapımızı açık tutsun istiyorsak biz hiç kimseye elimizle, dilimizle zarar vermemeli, kimsenin yüzüne olduğu gibi gıyabında da aleyhine bulunmamalıyız.
- I) Televizyon, telefon ve internet ile fazla meşgul olmasın, vaktini israf etmesin istiyorsak biz de bunlarla fazla vakit harcamamalıyız.
5- Sözde sihir tesiri vardır. Söylediğini yapanların sözü tesirli olur. Bütün bunları uygularken çocuğumuzun yaş ve anlayış seviyesine göre bıktırmadan, usandırmadan, şefkat ve merhamet ikliminde onları önemsediğimizi hissettirerek anlatmalı, açıklamalı, güzel öğüt ve nasihatler etmeliyiz.
6 En zor mesleğin insan yetiştirmek olduğu hele hayırlı bir evlat yetiştirmenin daha zor olduğu bilinciyle hareket emeli, öfkelenmeden, kızmadan, sabırla ve bir nakış işliyor gibi bu işe devam etmeliyiz.
7- Hayırlı, kendiyle barışık, çevresiyle barışık başarılı mutlu bir çocuk ancak mutlu bir ailede yetişir. Herkesin kabiliyeti, bilgi ve becerisi aynı olmayabilir ama her anne baba şu özelliklere sahiptir ve ailesinin mutluluğu ve çocuklarının geleceği, iyi yetişmesi için kendi ailesinde uygulayabilir.
MUTLULUĞUN “DÖRT S” FORMÜLÜ
1) SEVGİ: Aile bireyleri karı- koca ve çocuklar arasında sevgi mutlaka olacak, sevgisiz mutlu bir yuva olmaz. Mutlu olmayan yuva da güller açmaz.
2) SAYGI: Keza bir ailede karşılıklı saygı şarttır. Sevgi zamanla azalsa bile karşılıklı saygı zaruridir, mecburiyettir ve hiç tükenmemelidir.
3) SADAKAT: Ailede herkes birbirine samimi olacak, içi dışı bir, özü sözü bir olacak, yanında nasıl ise gıyabında da aynı olacak, özellikle eşler sadık olacak, aldatmayacak, ihanet etmeyecek, birbirlerinin iffet ve namusuna halel getirecek her türlü söylem ve eylemden uzak duracak.
4) SABIR: Aile kurup birlikte yürümek uzun bir yolculuktur. Bu yolculuk çoğu zaman fedakarlık ister. Fedakarlığı hep karşıdan beklemek doğru değildir. Her istediğin olmayacaktır veya istediğin anda olmayacaktır. İşte o anda öfke değil sabır, ceza değil rıza yolunu seçmek gerekir. Sabredenler kazanacaktır. Sabırla aşılmayacak hiçbir sıkıntı ve zorluk yoktur ve ailenin olmazsa olmazıdır.
Bu dört “s” formülüne riayet eden aileler saadete ve mutluluğa kavuşacaktır Allah’ın izni ve inayetiyle ve bu aile cennette buluşuncaya kadar yoluna devam edecek ve bu ailede hayırlı evlatlar, hayırlı nesiller yetişecektir inşallah.
Sevgi, saygı, sadakat, sabır eşittir saadet formülü diyorlar buna. Saadet huzurdur, mutluluktur. Bu mutlu yolculukta birtakım “S”ler daha vardır ve bunlara da dikkat edilirse ve uygulanırsa tadına doyum olmaz.
- a) SOFRA BİRLİĞİ: Aile fertleri günde en az bir defa aynı sofra etrafında buluşmalıdır.
- b) SOHBET BİRLİĞİ: Televizyon, telefon, iş güç bir tarafa bırakılmalı her gün, olmadı iki üç güne bir hiç olmazsa haftada bir toplu sohbet etmeli, sevgiler, duygular, bilgi ve birikimler, tecrübeler varsa acı ve sıkıntılar paylaşılmalıdır.
- c) SEYEHAT BİRLİĞİ: Anca beraber kanca beraber. Zaruri haller dışında yapılan tatiller, seyahatler, gezintiler, ziyaretler ailece yapılmalıdır. Bunun fizyolojik, psikolojik faydaları yanında ailenin kaynaşmasına ve mutluluğuna maddi manevi çok olumlu katkı sağladığı görülecektir.
- d) SAYFA BİRLİĞİ: Günde veya en az haftada bir toplu okuma yapmak hem okuma alışkanlığı kazandırmak açısından hem de aile bireylerinin bilgi becerilerinin artması bakımından çok faydalı olacaktır.
- e) SIR BİRLİĞİ: Her ailenin bir sırrı olur, olabilir. Her ailenin bir mahremiyeti vardır. Bu mahremiyeti korumak, bu sırra sahip çıkmak hayati önem taşır. Sırrın ifşası güven sarsılmasına o da yuvanın sarsılmasına hatta yıkılmasına vesile olabilir Allah korusun, ailede buna da çok dikkat edilmelidir.
- f) SÖZ BİRLİĞİ: Söylem birliği, aile de biri “a” derken diğeri “b” derse hele bu bir de başka üçüncü şahısların yanında olursa tehlike çanları çalmaya başlar aile için. Katılmadığımız bir mevzu varsa eşimizin hatırı için en azından susmak onu anlamaya çalışmak özel bir ortama gelince konuşup ortak bir paydada buluşup orada birleşip söz, söylem ve fikir birliğini sağlamak da ailenin saadeti ve devamı için çok önemlidir.
Ğ) SEYRETME BİRLİĞİ: Televizyonda dini ve milli duyguları aşılayan faydalı programların birlikte izlenmesi, telefon ve internetin zararlı yerlerde değil yararlı olan şeylerde, bilgiye erişimde, haberleşmede, dini ve ahlaki mesaj veren paylaşımlarda kullanılması aile birliği ve huzuru açısından çok önemlidir.
Sevgili Dostlar!
Bütün bu yazdıklarımız milli ve manevi değerlerine bağlı, anne ve babasına muti, vatan ve milletine hayırlı evlatların ve nesillerin yetişmesi için ailenin ve aile uyumunun, mutluluğunun ne kadar önemli olduğunu vurgulamak içindir.
Bütün bunlara ilaveten çocuklarımıza iyi bir okul seçmek, örnek ahlaka sahip arkadaşlar edinmesine yardımcı olmak, imkanımız varsa özel mürebbiye/eğitimci/öğretmen/hoca araştırıp çocuğumuza özel din ve ahlak dersi aldırmak da bu önemli mesuliyeti yerine getirmede ve hayırlı evlat yetiştirmede bize yardımcı olacaktır.
Sevgili Dostlar!
Ailede mutlu olmak ve hayırlı bir nesil yetiştirmek için, elimizden geleni yapsak da nasip edecek yüce Allah’tır. Bu nedenle her türlü çabayı gösterdikten sonra dua yapmayı da unutmayacağız. Bu nedenle biz de yazımızı konumuzla ilgili Kur’an’dan iki dua ile bitirelim.
رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَامًا
Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder yap” (Furkan Suresi,74)
رَبِّ اجْعَلْن۪ي مُق۪يمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۗ رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَٓاءِ
“Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” (İbrahim Suresi,40)
Ailelerimizin, yuvalarımızın çocuklarımızın maddi ve manevi, milli, dini, ahlaki ihtiyaçlarının karşılandığı, sevgi, şefkat ve merhamete doyduğu, eşler açısından da karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörünün hakim olduğu huzur ve mutlulukla dolu bir cennet bahçesi olması dilek ve temennisi ile…
Allaha emanet olunuz.
Yakup Öztürk
DİB Başkanlık Müftüsü
31/01/2021