KURBAN PAYLAŞMA, BAYRAM KAYNAŞMADIR
Bismillah ve l-hamdülilleh ve s-saletü ve s-selemü ale rasulilleh.
Sevgili Dostlar!
Şükürler olsun ki sağ salim bir şekilde Kurban Bayramına bir kez daha kavuşmuş bulunuyoruz. Elhamdülilleh… Kaybettiğimiz yakınlarımızı, tanıdıklarımızı hatırlayınca, tanımasak bile her gün kılınan cenaze namazlarını bir düşününce nasıl şükretmez insan? Pekâlâ onların yerinde biz de olabilirdik ve bayramı göremeyebilirdik, duamız ve ibadetimiz kesilir, amel defterimiz kapanır ve bu fırsatları kaçırabilirdik. Ama Allah’u Teâlâ bize ömür verdi, yaşıyoruz ve bayram günlerine bir kez daha kavuştuk/kavuşuyoruz. Bu nedenle bize nefes veren, hayat veren ve bayrama kavuşturan Rabbimize bir kez değil binlerce kez daha hamd-ü senalar olsun. Hamd ediyoruz, şükrediyoruz.
Zaten insanlar iki sınıftır: şükredenler (mü’minler) nankörlük edenler(küfredenler).
اِنَّا خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ اَمْشَاجٍۗ نَبْتَل۪يهِ فَجَعَلْنَاهُ سَم۪يعًا بَص۪يرً
Doğrusu biz insanı baba ve anneden gelip birleşen karışık bir nutfeden yarattık. Onu imtihan ediyoruz; bu sebeple onu işiten ve gören bir varlık kıldık. (İnsan Suresi, 2)
اِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّب۪يلَ اِمَّا شَاكِرًا وَاِمَّا كَفُورً
Şüphesiz ona yol gösterdik; buna kimi şükreder, kimi de nankörlük. (İnsan Suresi,3, DİB (eski) Meali)
Nankörlerden olmadığımıza, şükredebildiğimize ve şükredenlerden olduğumuza da şükürler olsun. Hamdedebildiğimize, hamdedenlerden olduğumuza da hamdolsun.
Sevgili dostlar, ahir zamanda kavramların içini biraz boşalttık sanırım. Dilimizle söylüyoruz ama acaba gerçekten şükredebiliyor muyuz? Acaba gerçekten hamdedebiliyor muyuz? İmanımıza, Kur’an’ımıza, sağlığımıza, sıhhatimize, malımıza, mülkümüze, evladımıza, ıyalimize ve elimizde bulunan tüm nimetlere gerçekten şükredebiliyor muyuz acaba? Bu Kurban ve bayram özelinde düşünecek olursak bayrama kavuşmanın şükrünü eda edebiliyor muyuz?
Hazreti İbrahim (as) şükreden bir kuldu. Bu şükrün gereği olarak biricik evladı canı cananı Hazreti İsmail’i gözünü kırpmadan Allah rızası için feda etmekten kaçınmadı.
Hazreti İsmail şükreden bir kuldu. Allah’ın emrini duyunca قَالَ يَٓا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُۘ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّابِر۪ينَ “Ey babacığım emrolunduğun şeyi yap inşallah beni sabredenlerden bulacaksın” (Saffat, 102) diyerek bir insanın verebileceği en kıymetli varlığı olan canını Allah yolunda feda etmekten kaçınmadı.
Onlar Allah’a, Allah’ın hükmüne canları pahasına teslim oldular. İmtihanı kazandılar. Allah İsmail’e canını, Hazreti İbrahim’e de oğlunu bağışladı ve ona oğluna bedel olarak büyük bir koç hediye etti ve koçu Allah için kurban ettiler ve böylelikle sadakatlerini, Allah’a olan ihlas ve samimiyetlerini ispat ettiler. Rızaya ve sevaba da nail oldular.
İnsanlara tek önder ve rehber, son peygamber, alemlere rahmet Hazreti Muhammed (a.s) de فصل لربك وانحر (Rabbin için namaz kıl ve kurban kes) emrine uyarak bizzat kurban kesmiş ve kesmeyi de tavsiye etmiştir. Hatta,
مَنْ وَجَدَ سَعَةً فَلَمْ يُضَحِّ فَلَا يَقْرَبَنَّ مُصَلَّانَا
“Kim gücü yettiği halde kurban kesmezse bizim namazgahımıza (meclisimize, aramıza) yaklaşmasın.” ( İbni Mace, Edahi,2) diye uyarmıştır.
“Gücü yeten kurban kessin zira kurban babanız İbrahim’in sünnetidir.”
“Bayram gününde Allah’a kurban kesmekten daha sevimli bir amel yoktur.” (İbni Mace, Edahi,3) buyurarak teşvik etmiştir.
Sevgili dostlar, Kurban kesmek Kur’an, sünnet ve icma ile sabit olup gücü yetenler için vacip olan önemli bir ibadettir.
Kurban hakikaten Allah’a imanın, ihlas, samimiyet ve fedakârlığın açık bir nişanesidir. Müslüman kurban keserek mala mülke değil Allah’a ve onun rızasına daha fazla değer verdiğini böylece ortaya koyar. Kurban Allah’a en güzel şükür ifadesidir. İnsan kurban kesmekle mala, mülke kul olmayıp Allah’a kul olduğunu göstermiş ve ispat etmiş olur.
Sevgili dostlar!
Memnuniyetle söyleyebilirim ki ibadetler içerisinde kurban en çok uygulanan bir ibadettir. Hatta dinen kesmese belki sorumlu olmayacak şekilde nisaba sahip olmayan birçok müslümanın bir kurban alabilecek imkânı varsa sevabına nail olmak için kurban alıp kestiklerine şahit olmaktayız. Allah kabul eylesin ve ecrini bol eylesin. İnşallah yarın yevm-i kıyamette tırnakları, boynuzları ve kılları ile mizanına konacak ve sevaba vesile olacaktır.
Sevgili dostlar, üzülerek söyleyelim ki bazen farklı şeylere de tanık oluyoruz. Sanki başka zamanlarda hiç hayvan kesilmiyormuş gibi, kasapların kapılarına kilit vurulmuş gibi, merhametleri depreşip “Kurban” kesilmesine karşı çıkanlar bir yana Kurban Bayramında tatile çıkıp güya ‘yolcuya /seferi olana kurban gerekmez’ diyerek kurban kesmeyenler, zahmetine katlanmayıp parasını sadaka olarak vermek isteyenler… Evet bunlar kendilerini ve çocuklarını böyle bir ibadetin zevkinden, sevabından mahrum bırakmakla kalmıyor aynı zamanda nesillerine kötü örnek olup onları kurban kültüründen dolayısı ile islam kültüründen uzaklaştırmış oluyorlar.
Yine bazen duyuyor ve görüyoruz ki; mezhepte Hanefi olduğunu söylediği halde ve hanede birkaç tane mükellef olduğu halde bir kurban ile yetinenler var. “Bir kurban yeter, bu kadar eti ne yapacağız” diyorlarmış. Halbuki kurban et için değil Allah için kesilir. Eti de üçe taksim edilir, biri fakirlere hediye edilir, biri eşe, dosta, akrabaya ikram veya hediye edilir, birini de hane halkı yer. Bir kurban bunlar için kâfi geliyorsa evdeki diğer mükelleflerin, yani nisap miktarını geçen altını ve parası olanların kurban kesmekten imtina etmesi doğru değildir, vekalet yoluyla kurbanlarını kestirebilirler ve etini tamamen fakirlere ve muhtaçlara bağışlayabilirler. Böylelikle hem kurbanını kesmiş, sorumluluktan kurtulmuş, Allah’ın verdiği malın şükrünü eda etmiş olurlar hem de hiç tanımadıkları, et yüzü görmeyen insanları sevindirmiş ve dualarını kazanmış olurlar. Bu ne güzel bir mutluluktur.
Sevgili dostlar, zaten kurban PAYLAŞMAKTIR, yaklaşmaktır, yakınlaşmaktır. Böyle bir davranış kişiyi hem Allah’a, O’nun sevgi ve rızasına yaklaştırır, hem de insanlara yaklaştırır, onların sevgisini kazandırır, dualarına vesile olur. Bu bilenler için ne büyük bir mazhariyettir.
Sevgili dostlar, Biraz da bayramdan bahsetmek isterim. Bayramlar da bizler için büyük bir ihsan-ı ilahi, ikram-ı ilahidir. O’na kavuşmak da ayrı bir lütuftur. Bundan dolayı da Allah’a şükür borcumuz vardır.
Evvela kadrini kıymetini bilmeli ve hakkıyla idrak ve ihya etmelidir.
Bayramlarımız dini ve milli birlik ve beraberliğimizin perçinlenmesinde çok önemli yeri olan manevi değerlerimizin başında gelmektedir ve canlılığını korumaktadır. Bayramlarda nerdeyse bütün gurbettekiler sılaya döner, hasretler biter, analar kuzularına kavuşur, akrabalar ahbaplar buluşur, konu komşu ziyaretleşir, hastalar yaşlılar ziyaret edilir çocuklar sevindirilir, herkes tanıdık tanımadık karşılaşınca güler yüzle selamlaşır, kelamlaşır, kucaklaşır, küskünlükler, kırgınlıklar, dargınlıklar yerini barışmaya, kaynaşmaya ve kucaklaşmaya bırakır. Bir “Selamün aleyküm, bayramınız mübarek olsun” sözü sihirli bir değnek gibi bütün kötü duyguları siler, süpürür yok eder.
Beş vaktini kılamasa da nerdeyse tüm müslümanlar bayram namazını kaçırmazlar. Başlar kıyamda, beller rükûda, alınlar sücudda, eller semada, diller ve gönüller duada Yaratan ile buluşur ve hasret giderirler.
Arefe günü sabah namazının farzından sonra başlayıp bayramın dördüncü günü ikindi vaktine kadar farzlardan sonra getirilen ‘teşrik tekbirleri’ Kurban Bayramına ayrı bir zevk ve heyecan katar.
Gerçekten çok güzeldir bayramlarımız bizim. Ama söylemeden geçemeyeceğim. Az da olsa bunun kıymetini bilmeyen, bilemeyen, Ramazan Bayramını şeker bayramı, Kurban Bayramını et bayramı zanneden, bayram günlerini tatil günleri zannedip sılay-ı rahmi ve bulunduğu çevreyi terk eden tek başına tatile giden kişiler de maalesef görmekteyiz. Bunlar kendilerini ne büyük bir nimetten ne güzel bir mutluluktan mahrum ettiklerini bir bilseler… Anne baba başta olmak üzere yakın akraba uzak akraba, yakın komşu uzak komşu, eş dost ve ahbaplarla buluşmanın, görüşmenin, selamlaşmanın, onların gönlünü almanın sevgisini kazanmanın ve dualarını almanın mutluluğunu farketseler… bir de Allah katındaki sevap ve mükâfatını bir bilseler acaba terk ederler mi?
Bir sahabi Peygamberimize sorar:
“Yâ Rasûlallah; beni cennete sokacak bir ibadet söyler misiniz?” Rasûlüllah şu cevabı verdi:
“Allah’a ibadet eder ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılar, zekât verir ve sıla-i rahm edersin.” (Buharî, Zekât, 1).
Sılayı rahm: Anne baba başta olmak üzere akrabaları ziyaret etmek, hal ve hatırlarını sormak, ihtiyacı olanlara eliyle ve malıyla yardımcı olmak, gönül ve dualarını almak demektir.
Bunu hakkıyla yapanlar sadece ahirette değil dünyada da karşılığını göreceklerdir. Zira Efendimiz (as) bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Her kim rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa, akrabasını görüp gözetsin.” (Buhari, Edeb, 12);
Bu önemli vazifeyi ihmal edenler ve terk edenler ise Bizzat hayat kitabımız Kur’an’da uyarılmıştır.
“…Allah’tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının…” (Nisâ, 4/I);
Zayıf iken akraba ilişkilerine dikkat eden ama güçlenince makam mevki sahibi olunca akraba ilişkilerini kesenler ise daha şiddetli bir şekilde uyarılmıştır.
“Demek idâreyi ve hâkimiyeti ele alırsanız hemen yer yüzünde fesad çıkaracak, akrabalık bağlarını bile parçalayıp keseceksiniz öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah onları lanetlemiş (rahmetinden kovmuş), kulaklarını sağır etmiş (duygularını almış) ve gözlerini kör eylemiştir.” (Muhammed, 47/22-23).
Sevgili dostlar konu bayram olunca bunları hatırlamadan ve hatırlatmadan geçemedim. Zira,
Bayram demek; sevinç, neşe, mutluluk demektir.
Bayram demek; tatlı dil güler yüz demektir.
Bayram demek; selamlaşma, kelamlaşma, ziyaretleşme, hediyeleşme, yardımlaşma, dayanışma ve KAYNAŞMA demektir.
Bayram demek; sevmek, sevdirmek, sevindirmek demektir.
Bayram demek: sevinç, neşe ve mutluluğumuzu ve elimizdeki imkanları eşimiz, dostumuz, akrabamız, komşumuz ve tüm din kardeşlerimizle PAYLAŞMAK demektir.
Bayram demek; ayrılık, gayrılık, kırgınlık, dargınlık ve küskünlüklerin son bulduğu, birlik, beraberlik, sevgi ve kardeşliğin topluma hâkim olduğu gün/günler demek.
Bayramlar aynı zamanda ibadet vakti, dua vakti, duaların kabul vaktidir, Allah’a kurbiyyet vaktidir. Rabbim kadrini kıymetini bilip bayramı bayram gibi yaşamayı nasip eylesin.
Sevgili dostlar bu duygu ve düşüncelerle idrak etmiş olduğunuz Kurban Bayramınızı can-ı gönülden tebrik eder birlik ve beraberliğimizin perçinlenmesine, karşılıklı sevgi, saygı ve merhamet duygularımızın gelişmesine, ferdi, ailevi ve toplumsal barış ve huzurun yerleşmesine, amasız fakatsız din kardeşlerimizle kaynaşmamıza vesile olmasını Yüce Mevla’dan niyaz ederim. Sevgili dostlar, bu vesile ile hain darbe teşebbüsüne karşı milli kahramanlık destanı olan 15 Temmuz destanının seneyi devriyesini idrak ettiğimiz şu günlerde; din, iman, ezan, bayrak, vatan, namus, istiklal ve istikbalimiz için, ilayı kelimetullah için fedayı can eyleyip şehadet mertebesine ulaşan 15 Temmuz şehitlerine ve tüm şehitlerimize Yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum.
Yakup Öztürk
DİB Başkanlık Müftüsü
14.07.2021