GÜNDE KAÇ DAKİKANIZI DUAYA AYIRIYORSUNUZ?
Sevgili Dostlar!
Yüce kitabımız Kur’an’ı Kerim’in dua ile başlayıp dua ile bittiğini hiç düşündünüz mü?
“Elhamdülillehi rabbil alemin/Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.” diye hamd ile başlıyor, “Gul euzü bi Rabbi-n-nees/ De ki insanların Rabbi Allah’a sığınırım.” diye istiaze/sığınma ile bitiyor. Bu bize dua ile ilgili yeterli bir işaret değil midir?
Hasanı Basri (r.a)’dan rivayet edilen bir hadisi şerifte Sevgili Peygamberimiz (sav); “ Mallarınızı zekatla koruyunuz/koruma altına alın, hastalıklarınıza sadaka ile deva arayın/bulun, bela (ve musibet) dalgalarını dua ve niyaz ile karşılayın (dua yaparak onlardan kendinizi koruyun)” buyuruyor. (Ebu Davut, Kitabüttahare, 105; Taberani,1963; Beyhaki,3279)
Acaba günde kaç dakika dua ediyoruz/ ediyorsunuz?
Duanın günlük hayatımızda özel bir yeri var mıdır?
Dua Allah’a (cc) inanmanın, güvenmenin, sığınmanın bir tezahürüdür. O’na sığınmanın, O’ndan istek ve talepte bulunmanın, O’nunla irtibata geçmenin en kestirme yoludur.
Dua kulluğun nişanesidir, dua ibadettir, (Ebu Davut, Vitir,23) dua ibadetin özüdür. (Tirmizi, Deavat 1) Dua mü ‘minin silahı, dinin direği, semaların ve arzın nurudur. (Müstedrek,2,692)
Dua kulun Yaratan karşısında acizliğinin, zayıflığının, çaresizliğinin itirafı, buna karşılık Allah’ın büyüklüğünün, gücünün, kuvvetinin, kudretinin ve azametinin kabülünün izharıdır.
Dua Allah’ın emri, Peygamberin sünneti ve mü’minin ibadetidir.
Dua herkese nasip olmaz.
“Kime nasip ederse Allah dua etmesini,
Biliniz ki verecektir Allah ona istediğini.”
Allah Teala asla sözünden caymaz. (Al-i İmran 9)
Zira “Dua edin kabul edeyim” (Mü’min,60) buyurur yüce kelamı Kur’an’ı Kerim’de.
Keza “Kullarım beni senden sorarlarsa de ki ben yakınım. Dua edenin duasına icabet ederim.” (Bakara,186) buyurur yüce kitabı Kur’an’ı Hakim’de.
Hatta dua etmeyen kullarını ikaz eder. “Bana kulluk etmeyi/ ibadeti /duayı büyüklüklerine yediremeyenler var ya! Onlar yakında hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir. (Mü’min, 60)
“De ki duanız olmasa rabbim size ne diye değer versin” (Furkan, 77) (Yani Allah katında değeriniz duanız ölçüsündedir) diye uyarır biz kullarını.
Allah Teâlâ tövbe eden kullarını çok sever. (Bakara, 222) Kapısına gelip dua edip af dileyen kuluna çok çok sevinir. O kadar çok sevinir ki anlaşılması için Efendimiz’in (sav) bir hadisi şeriflerinde şöyle misal getirilir. “Çölde devesini kaybeden sonra da onu bulan kimse nasıl sevinirse Allah da kendisine yönelen, tövbe eden ve dua eden kuluna ondan daha çok sevinir.” (Buhari, Deavat 4, Müslim tövbe 1,7,8)
Dua sadece ve sadece Allah’a yapılır. Ondan başkasına dua (Allah korusun) şirktir.
Biz ancak Allah’a ibadet eder, sadece Allah’tan yardım diler ve sadece O’ndan yardım isteriz. (Fatiha 4) Vadine inanır, kabul etmesini bekleriz.
Duanın asla boşa gitmeyeceğine inanırız. Haşa “Dua yaptım da kabul olmadı” denmez, demeyiz.
Zira dua kulun ibadetidir. Dua ederek kul kendine düşen vazifesini yapmış olur. Sonrası tevekküldür. Allah nasıl ve ne zaman dilerse öyle yaratır, kul da ona razı olur.
Allah duaları dilerse acilen (hemen), dilerse tecilen (daha sonra) kabul eder. Dilerse istenilenden daha hayırlısını vererek kabul eder. Dilerse de yapılan duaların mükafatını ahirette ihsan ve ikram eder.
Allah hiçbir şeye mecbur değildir, duayı kabul etmeye de mecbur değildir. Ama vaadi var usulüne, adabına erkanına riayet edilerek yapılan hiçbir duayı asla karşılıksız bırakmaz. Her ne şekilde ve nasıl karşılık verirse versin onda bir hayır vardır. Hikmetinden sual edilmez. O hakimdir, her birinde bizim bildiğimiz, bilmediğimiz, bilemediğimiz nice hikmetler gizlidir.
Aslında her ibadetin mutlaka bir adabı, usulü erkanı, zamanı ve mekânı vardır. Ama dua böyle değildir. Her zaman, her yerde, her dilde, her şekilde, insanın içine doğduğu ve içinden geldiği şekilde yapılabilir. Allah’ın rahmetine, mağfiretine sınır konmaz, her ne zaman yapılırsa yapılsın, nerede ve nasıl yapılırsa yapılsın samimi duaları Allah kabul eder.
Yeter ki münkirler gibi “işimiz duaya mı kaldı” demeyelim.
Yeter ki kibrimizi, gururumuzu, enaniyetimizi ayaklar altına alıp ellerimizi açabilelim, boynumuzu bükebilelim.
Yeter ki Allah’ın karşısında acziyetimizi, zayıf, fakir, muhtaç ve çaresiz olduğumuzu gösterelim.
Yeter ki O’na dua edebilelim, rahmet kapısını çalabilelim, yeter ki bize dua nasip olsun.
Ancak; Bu bapta şunu da ifade etmek gerekir ki, duanın tavsiye edilen zaman ve mekanlarda yapılması, bazı kaide, kural, usul, adap ve erkanına da riayet edilerek yapılması kulluktaki ve duadaki samimiyetimiz açısından ve kabulü açısından çok önem arz eder ve çok daha güzel olur.
Bu usul ve adablar da zaten Kur’an ve sünnette ya serahaten ya da işareten yer almaktadır.
Bunlardan bazılarını zikredecek olursak:
- Allah’a kamilen iman ederek dua yapmak gerekir. Yani ihlas ve samimiyetle, O’nun duyacağına, bileceğine ve her şeye gücünün yeteceğine ve duamıza da icabet edeceğine kesin kes inanarak dua yapmak,
- “Allah” ve “Rahman” isimleri başta olmak üzere Allah’ın Esma-ı Hüsna’sını anarak dua yapmak,
- Duanın önünde ve sonunda Allah’a hamd ve rasülüne salat-ü selam göndermek,
- Meşru ve makul talep ve isteklerde bulunmak,
- Riya ve gösterişten uzak, içten, tazarru ve niyaz ile acizin güçlüden, fakirin zenginden isteme üslubuyla istemek ve dua etmek,
- Farz namazların sonunda veya nafile namaz kılarak sonunda dua etmek,
- Peygamber efendimizden bize intikal eden önemli zaman dilimlerinde dua etmek, (Mesela; Ramazan ayı, Kadir Gecesi, Bayram ve Cum’a geceleri gibi)
- Hac yolculuğunda, Arafat’ta, Müzdelife’de, Mina’da, Haremeynişşerifeyn’de dualar yapmak,
- Oruçlu iken özellikle iftar anında dua yapmak,
- Sadece darlık ve sıkıntı halinde değil, bolluk ve bereket halinde de dua yapmak,
- Sıkıntı devam etse de sabırla duaya devam etmek,
- Sıkıntı geçtikten sonra da duayı bırakmayıp sabırla devam etmek,
- Şahsi, ailevi dua olabileceği gibi tüm müminleri içine alacak şekilde duayı geniş tutmak,
- Samimi bir tövbe ve istiğfardan sonra dua yapmak,
- Helal rızıkla beslenmek haram yemekten özenle kaçınmak, şüphelilerden dahi uzak durmak,
- Kur’an’da zikredilen dualar en güzel dua örneklerdir. Ezberleyip manalarını da düşünerek bunlarla yalvarmak, yakarmak.
- Keza Peygamber efendimizden bize kadar ulaşmış mesnun ve me’sür duaları öğrenip onlarla dua etmek.
Evet Allah’ın izniyle her dua kabul olur. Bunlara uymadan dua yapılmaz denmez. Çünkü Allah böyle bir şart koymadan “Bana dua edin kabul edeceğim” buyuruyor. Ancak bunlara riayet edilerek yapılması daha güzel olur. Zira böyle yapılan duaların kabul edileceği yüce Mevla’dan daha çok umulur ve beklenir. Vallahü eğlem bissevab.
Sevgili Dostlar!
Kuran’da geçen dualar dedik. Rabbimiz adeta” kullarım böyle dua etsinler” diye örnek olsun diye çeşitli vesilelerle dua ayetleri inzal buyurmuştur. Keza sünnette geçen mesnun ve me’sur dualar da bizim için çok güzel örneklerdir. Bunları bulmak, öğrenmek ve bunlarla dua etmek sanırım hepimizin arzu ettiği bir husustur.
Bu nedenle acizane hem kendim için hem de merak eden siz değerli takipçilerimiz için bu duaları bu sayfada birer birer vermeyi düşünüyorum.
Çalışmak ve gayret bizden Tevfik ve hidayet C. Allah’tandır.
Rabbim duadan mahrum eylemesin, hem yazmayı hem de yapmayı nasip eylesin ve dualarımızı kabul eylesin.
Yakup ÖZTÜRK
DİB Başkanlık Müftüsü
08.09.2021