Makale

Kul Hakkı

KUL HAKKI

 

Sevgili dostlar, yine evvela Allah’a hamd, Resulüne salat, siz dostlara selam olsun diyerek başlamak istiyorum. Sonra da konuya girmek istiyorum.

Bu hafta Kayseri Kurşunlu Camii’nde idim Cuma’da. Vaaz konusu kul hakkı idi. Kul hakkı kendi lehimize olduğu zaman çok kullandığımız ama aleyhimize olduğu zaman pek hatırlamadığımız, hatırlamak istemediğimiz bir kavram. Çünkü çok ağır, taşıması çok zor bir yük. Duymayanımız, bilmeyenimiz yoktur ki; “Kul hakkı ile gitmeyin, Allah onu affetmez” diye. Allah Gafurdur, Rahmandır, Rahimdir, Erhamü’r râhimindir. Ama sevgili peygamberimiz (s.a.v) Allah’ın kul hakkını affetmeyeceğini haber vermiştir bizlere.

Her zaman bu konuda okumuş, dinlemiş ve konuşmuş olsam da bilgilerimi tazelemek ve sağlamasını yapmak için bu konuda yazılan çizilenleri yeniden okumaya başladım. Sağlam ve sahih kaynaklardan ayet ve hadisi şeriflere yeniden baktım ve irkildim. Hali pürmelalimizi düşündüm.  Acaba üzerinde kul hakkı olmadan bu dünyadan gitmeyi başaran var mıdır? Veya hakkıyla helalleşerek ahirete göçmeyi başaran var mıdır? İstisnaları vardır mutlaka ama çoğu Müslüman kul hakkını düşünmeden yaşıyor ve çoğu zaman da ödeşmeden, helalleşmeye fırsat bulamadan aniden ecel gelip onu yakalayıveriyor.

Sevgili dostlar,

Bu yazıyı henüz tamamlamadan tevafuken örnek bir uygulamaya şahit oldum. Bu konudaki maksadın anlatılmasına ve anlaşılmasına katkı sağlayacağını ümit ettiğim için sizlerle paylaşmak istiyorum. Âcizane Nevşehir il Müftüsü iken Hacıbektaş İlçe Müftüsü olarak beraber çalıştığımız ve halen Diyanet İşleri Başkanlığı Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürlüğü hizmetini yürüten sevgili dostumuz ve Hocamız Remzi Bircan’ın muhterem babalarının vefat haberi üzere cenaze namazına iştirak etmek ve taziyede bulunmak üzere Kayseri il Müftümüz Yusuf Akkuş hocamız ve Başkanlık Müftülerimizden Tandoğan Topçu hocamız ile birlikte müftü yardımcımız ve ilçe müftülerimizden bir heyetle Kayseri’den Yozgat -Yerköy’e gitmek nasip oldu. Öğle namazı öncesi Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı kıymetli Hocamız Dr. Burhan İşleyen’in vaazına yetişemedik ama cenaze namazı öncesi yaptığı konuşmayı dinlemek nasip oldu. Cenaze namazını kıldıran Genel Müdürümüz Remzi Bircan’da kısa bir konuşma yaptı. Öyle bir konuya vurgu yaptılar ki bu makalede anlatmak istediğimizin özeti gibiydi.

Hocalarımızın güzel, duygulu ve anlamlı konuşmalarının sadece konumuzla ilgili bölümünden bahsetmek istiyorum.

Her iki hocamız da cemaatten helallik istediler.

Malum her zaman istenir ama buradaki biraz farklı oldu. DİB Başkan Yardımcısı Burhan Hocamız güzel bir girişten sonra:

Muhterem din kardeşlerim!

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ümmetinden hiç kimsenin kul hakkıyla öbür dünyaya gitmesine razı olmazdı. Bu nedenle borçlu olan ve borcunu ödeyecek mal bırakmayanların namazını kıldırmayı da istemezdi. Bir defasında borçlu bir sahabenin cenazesini ancak Ebu Katade’nin (r.a) kefil olması sayesinde kıldırmıştır. (İbn. Hanbel III,296,330. Beyhaki, es-süneni kübra, h. no;11405) Sonraları Devlet Başkanı olarak kimi kimsesi olmayanların borçlarını kendi üzerine alarak kıldırmaya başlamıştır. Bu merhumdan alacağı olan var mı yok mu bilmiyoruz, borç bırakıp bırakmadığını da bilmiyoruz. Bunun dışında olan haklarınızı helal edin” deyince hep bir ağızdan “helal olsun” sesleri yükseldi. Sonra Cenaze namazını kıldırmak üzere öne geçen merhumun oğlu değerli hocamız Remzi bey cenaze namazına iştirak eden herkese nazik bir şekilde teşekkür ettikten sonra;

“Muhterem Kardeşlerim! Kıymetli babam esnaftı, elinden geldiği kadar hayır işlerinde bulunur, herkesin yardımına koşardı, kul hakkına da çok riayet ederdi. Ama İnsanlık hali gözünden kaçmış olabilir. Merhum babamda alacağı olan var mı? Eğer varsa biz, ben ve ağabeylerim evlatları olarak ödemeye hazırız, böyle bir alacağı olan varsa lütfen bize bildirsin” diye ilan etti.

Bu esnada arkadaki saftan şöyle bir ses işittim.

“Evlat dediğin işte böyle olur.”

Böylelikle Burhan hocamız ve Remzi hocamız hem bir sünneti ihya etmiş oldular hem de bizlere ve tüm topluma iyi bir örnek olmuş oldular. Allah onlardan razı olsun. Rabbim merhuma ve tüm geçmişlerimize rahmet eylesin, aileyi efradına ve yakınlarına bol sabırlar, bol ecirler ve hayırlı ömürler versin.

Sevgili dostlar!

Hak ne demektir, Kul hakkı ile neyi kastediyoruz?

Kur’an’da 247 yerde geçen C. Allah’ın isimlerinden biri olan “Hak” kelimesinin birçok manaları vardır. Bütün manaları yanında Kur’an’da, hadislerde ve diğer İslâmî kaynaklarda hak kelimesi “korunması, gözetilmesi ya da sahibine ödenmesi gerekli olan maddî veya mânevî imkân, pay, eşya ve menfaatler; görev, sorumluluk, borç” gibi anlamlarda da kullanılmıştır. (TDV İslam Ansiklopedisi Hak mad.) Biz burada bu manası ile ele alacağız.

Kul Hakkı derken de bir kişiye ait olan, korunması ve gözetilmesi gereken, alındı ise ödenmesi gereken maddi ve manevi imkân, pay, eşya, menfaat, ödenmesi gereken borç, yerine getirilmesi gereken görev ve sorumluluğu kastediyoruz.

Genel olarak hakları ikiye ayırmış alimlerimiz;

1) Hukukullah (Allah hakkı),

2) Hukuk’u ıbad (Kul hakkı).

Allah’ın kulu üzerindeki hakkı; (Kulun Allah’ı araması, bulması, O’na inanması ve) O’na hiçbir şeyi şirk koşmaması, yalnız O’na kulluk ve ibadet etmesidir. Kulun Allah üzerinde hakkı da böyle olan kuluna Allah’ın azap etmemesidir. (Buhârî, Cihâd 46; Müslim Îmân 48, 49. Ayrıca bk. Buhârî, Libâs 101, İsti’zân 30, Tevhîd 1; Tirmizî, Îmân 18; İbni Mâce, Zühd 35)

Bu nedenle belki kullukta eksik ve kusurlarımız vardır ama şirk koşmadığımız sürece tövbe ile, istiğfar ile Allah’ın (c.c) affedeceğine dair bilgimiz, inancımız ve ümidimiz de vardır elhamdülillah.

 

KUL HAKKI

Ama kul hakkı öyle değil. Eğer bir kulun,

  1. Canına zarar verdiysek (öldürmek şöyle dursun vurduk, kırdık, incittiysek),
  2. Malına zarar verdiysek (evine barkına, tarlasına, bağına, bahçesine çeşitli hilelerle çökmek şöyle dursun, rızasız bir çekirdeğini aldıysak),
  3. Borç alıp ödemediysek,
  4. İftira ederek, dedikodusunu yaparak, suizanda bulunarak, dalga geçerek, alay ederek iffet ve namusunu zedeledik, şeref ve haysiyetini rencide ettik, manevi şahsiyetini yaraladıysak işte bütün bunlar kul hakkıdır ve büyük bir vebaldir.

Kur’an’ın muhtevası ve özellikle de Hucurat Suresi göz önünde bulundurulursa, ilgili hadisi şeriflere bakılırsa bunların hepsinin kul hakkını ihlal olduğu açıkça görülür. Aynı zamanda bunlar Allah’ın emir ve yasaklarına da karşı gelmek anlamına gelir. Allah zatına taalluk eden günahları dilerse affeder. Tövbe, istiğfar, dua, namaz, oruç, haç, umre, her türlü hayır ve hasenat birer af vesilesi olabilir.

Ama kul hakkı böyle değildir. Mesela bir sual üzere sevgili peygamberimiz (s.a.v) şehitlikle her günahın silinebileceğini müjdelerken “ille’d-deyn” borç hariç kaydını koymuştur. (Müslim, imare,117; Tirmizi, cihat,33/1712)

Ebû Hureyre’den (r.a) rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v), Kıyamet günü her hak sahibinin hakkını alacağını ve kul hakkı yiyenlerin gerçek iflas ederek cehenneme atılacağını şöyle haber vermiştir:

“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashâb: -Bizim içimizde müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, diye cevap verince, Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu: -“Şüphesiz ümmetimden müflis olan, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip de şuna sövmüş, buna zina iftirasında bulunmuş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş, şunu dövmüş bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevaplarının tükenmesi halinde, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir”(231. 231 Müslim, Birr, 59; Tirmizî, Kıyâmet, 2; Ahmed b. Hanbel, II, 300, 334.)

Yine peygamberimiz (s.a.v) :

Kıyamet gününde, hak sahiplerine haklarının mutlaka verileceğini hatta boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkını alacağını haber vermiştir.”  (Müslim, Birr 60. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 2)

“Halık’a tazim, mahlukata şefkat ve merhamet” ilkesini şiar edinen dinimiz İslam’a göre

Sadece insanlar değil hesaplaşma gününde karıncalar bile hakkını alacaktır. Tarihimizden bir anekdot bunu ne güzel anlatır.

Kanuni Sultan Süleyman, Topkapı Sarayının bahçesindeki meyve ağaçlarına zarar veren karıncaların itlaf edilmesinin dinen caiz olup olmadığını Şeyhülislâm Ebussuud Efendi’ye güzel bir beyitle sorar:

Dırahta ger ziyan etse karınca
Günâhı var mıdır ânı kırınca?
(Eğer karınca ağaca zarar veriyor, onu kurutuyorsa, karıncayı yok etmenin bir günahı var mıdır?)

Ebussuud Efendi, zamanın şeyhülislâmıdır. O da müthiş bir beyitle şöyle cevap verir;

Yarın Hakk’ın dîvânına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca.

Peygamber efendimiz(a.s) kul hakkına  son derece önem veriyordu. Borçlu olarak ölen kimsenin borcunun ödenmesini sağlamadan veya sözünü almadan cenazesini kılmak ve kıldırmak istemiyordu.

Bir defasında Peygamberimiz cenaze namazı kıldırması için bir cenaze getirdiler. Peygamberimiz “ölünün üzerinde borç var mı?” diye sordu. Onlar,

“Evet, üç dinar borcu var.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz,

“Ölü, bir dünyalık bıraktı mı?” Onlar,

“Hayır, bırakmadı.” dediler. Peygamberimiz,

 

“Haydi, cenazenizin namazını kılın.” buyurdu (da kendileri kılmak istemedi). Bunun üzerine Ebû Katâde adındaki sahabi (r.a.);

“Ey Allah’ın Resulü, cenazenin namazını kılınız, borcu benim üzerimedir. (Yani borcunu ben ödeyeceğim) diyerek kefil oldu. Bunun üzerine Peygamberimiz bu cenazenin namazını kıldı.(Tirmizi, Cenaiz: 69 Hn: 1069; Nesai, Cenaiz: 67)

Sonra da bir karşılaşmada kefil olduğu borcu ödeyip ödemediğini sorduğu ve ödedim cevabını alınca “O’nun ruhunu rahatlattın serinlettin “buyurduğu rivayet olunur.

Borçlunun rıza ile aldığı borcunu ödemeyince durumu böyle acı ve feci olursa rızasız gönülsüz hile, kandırma, aldatma ve güç kullanarak başkalarının haklarına el koyanların, can alanların, kan dökenlerin, darp yapanların, şiddet kullananların, iftira atanların, gıybet edenlerin ve böylelikle kul hakkına girenlerin öbür dünyadaki halleri nice olur, nasıl olur acaba?

Peygamberimiz (s.a.v) dahi bunun endişesini taşımış ve belki de bizlere örnek olmak için hayatının son safhasında Hz. Ali (r.a) ve Hz. Fazl (ra)ın kolları arasında dışarı çıkmış, ashabı kiramın toplanmasını istemiş ve Allah’a hamd-ü sena eyledikten sonra onlara şöyle hitap etmiştir;

“Ey insanlar! Sizden ayrılma vaktim oldukça yaklaşmıştır. Sizden birine vurmuşsam, işte sırtım gelsin vursun. Birinizin malını almışsam, gelsin hakkını alsın.”

“Sakın hak sahibi, ‘Şayet kısas talebinde bulunursam, Resûlullah bana darılır.’ diye düşünmesin! Bilmelisiniz ki, benden hakkını isteyene darılmak benim fıtratımda yoktur. Benim yanımda en sevimliniz, hakkı varsa, gelip benden onu isteyen kimsedir. Yâhut helâl edendir. Ben Rabbimin huzuruna üzerinde kul hakkı olmadan varmak istiyorum.”(Tabakât, 2:255; Taberî, 3:191; ibn-i Kesîr, Sîre, 4:257.)

 

Bir anda ortalığı hazin bir sessizlik kaplamış. Resûl-i Ekrem Efendimiz tekrar;

“Ey insanlar! Kime vurmuşsam, işte sırtım, gelsin vursun. Her kimin benden alacağı varsa işte malım gelsin alsın.” (İbn-i Kesîr, Sîre, 4:257).

Cemaat içinden biri ayağa kalkarak. “Yâ Resûlallah! Sizden üç dirhem alacağım var.” deyince;

Peygamber Efendimiz, “Ben bu hususta hiç kimseyi yalanlamam ve hiç kimseye ‘yemin et’ diye teklif de etmem. Ancak bu üç dirhemin zimmetime nasıl geçtiğini öğrenmek isterim!” buyurdu.

Ayağa kalkan zât, “Yâ Resûlallah! Bir defasında huzurunuza bir fakir gelmişti. Bana fakire üç dirhem vermemi emretmiştiniz. Ben de verdim. İşte istediğim bu üç dirhemdir.” dedi.

Peygamber Efendimiz, “Doğru söylüyorsun.” dedikten sonra, “Ey Fadl! Buna üç dirhem ver.” (Tabakât, 2:225; Taberî, 3:191.)
 buyurmuşlardır.

  1. Allah Nisa Suresi 29. ayetinde, “Ey iman edenler aranızda mallarınızı haksızlık(yaparak) yemeyin” buyurarak meşru kazanç yolları dışında mal mülk elde etmeyi, rızasız lokma yemeyi kesinlikle yasaklamıştır.

Değerli dostlar Kul hakkı ile alakalı daha çok şeyler yazılıp söylenebilir. Ama Allah’a ve Ahiret gününe inanan bir Müslüman için, bir gün öleceğine, tekrar dirileceğine ve herkesin her yaptığından hesaba çekileceğine, iyilik sahiplerinin cennetle ödüllendirileceğine, inkar eden, başkalarına kötülük yapan, hak ve hukuklarını çiğneyenlerin de cehennem ateşi ile cezalandırılacağına inanan bir kimse için bu ilahi ve peygamberi uyarılar ne kadar önemli ve anlamlıdır.

Bu nedenle eğer bu fiillerden biri işlendi ve kul hakkına girildi ise onun tek çaresi vardır. O da dünyada iken helalleşmektir. Helalleşmek de mal ihmali ise iade ederek, borç ihlali ise ödeyerek, miras ihlali ise herkese hakkını vererek ödenir. İftira, dedikodu ve alay etmek gibi manevi şahsiyetini rencide etti ise gidip özür dileyerek, bir şekilde gönlünü kazanarak ve helalliğini alarak ödenir.

Hak sahibi öldüyse varislerine vererek, varisleri de yoksa sevabı hak sahibine bağışlanmak üzere tasadduk ederek ödenebilir. Manevi şahsiyetine zarar verilen hak sahibi öldüyse Allah’tan kendisi için af dileyerek ve hak sahibine de daimî dua ederek ödenebilir.

Peki haksızlık yapan, başkasının malını alan, çalan, borç alıp ödemeyen kimse önce ölürse ne olacaktır. O zaman varsa bıraktığı malından mirasın taksiminden önce borcunun ödenmesi gerekir. Mal bırakmadıysa borçlunun ruhunu rehin olmaktan ve sıkıntıdan kurtarmak görevi varislerine düşer. İman ve imkan sahibi bir Müslümanın artık hayatını kaybetmiş, yapacağı bir şey kalmamış olan  anne, baba, evlat gibi bir yakınına yapacağı en büyük iyilik herkesin hakkını alacağı, kimsenin kimseye fayda vermediği hesap ve ceza günündeki sıkıntıdan onu kurtarmaktır. Ne yapıp yapıp dünyada iken alacaklının gönlünü yapmalı ve helalliğini almalıdırlar. Yoksa Mahkemeyi Kübra’da helalleşmek çok daha çetin ve zor olacaktır.

Sevgili dostlar! Bütün bunlar, ayet ve hadislerdeki hatırlatmalar inananlar için mutlaka fayda sağlayacaktır. Zira C. Allah Zariyat Suresi 55. ayette “Sen yine de öğüt ver nasihat et. Şüphesiz öğüt müminlere fayda verir” buyurmaktadır. Rabbim bizleri inananlardan ve öğüt alanlardan eylesin. Ama inanmayanlara ne diyebiliriz ki. Hidayeti için dua ederiz. Daha da inat ediyorsa uyanması için şair Sezai Karakoç’un şu dizesini hatırlatırız.

“Ya İslam’la yükselir ya inkarla çürürsün,

Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün.

 

Rabbim bizleri ağızların, dillerin mühürlenip ellerin ve ayakların konuşacağı hesap gününde mahcup olmaktan, mahzun olmaktan ve müflis olmaktan muhafaza buyursun.

Hoşça kalasınız. Allaha emanet olasınız sevgili dostlar.

 

Yakup ÖZTÜRK

DİB Başkanlık Müftüsü

26/02/2022

 

 

 

Bunlar da hoşunuza gidebilir...