KUR’AN ALLAH KELAMIDIR
Sevgili Dostlar!
Başlarken kaleme aldığım ilk yazımda Kuran ve Sünnet çizgisinde paylaşımlar yapacağımı belirtmiştim. Gelin ilk kavramımız olan KUR’AN üzerinde biraz düşünelim. Biraz konuşalım.
KUR’AN…
Sultanların sultanı Allah (c.c) tarafından, meleklerin sultanı Hz. Muhammed (as) ‘a, ayların sultanı Ramazan ayında, gecelerin sultanı Kadir Gecesi’nde, mahlukatın en şereflisi insana gönderilmiş olan ilahi bir kitaptır.
İçinde iman, ibadet, ahlak kuralları vardır. Bu kurallara uyanların mükafatları, uymayanların cezaları vardır. İçinde ibretlik kıssalar, çaresiz kaldığımızda yapacağımız dualar vardır. Bol miktarda ahiretten, kıyametten, cennetten ve cehennemden bahsederken dünya hayatından, iktisadi ve içtimai hayattan da bahseder. Hayatın her safhasıyla ilgili kurallar, kaideler, prensipler, emir ve yasaklar koyar. Arştan, arzdan, göklerden, geçmişten ve gelecekten haberler verir. Bütün bunlar Kuran-ı Kerim’de kendisine mahsus üslubuyla ya sarahaten ya delaleten ya da işareten yer alır.
Bir meyve yüklü ağaç düşünün. Yere çok yakın dalları olduğu gibi göğü kapatacak kadar yüksek ve geniş dalları da vardır. Herkes bu ağaçtan kendi boyuna göre ancak ulaşabildiği, erişebildiği dallardan meyve alabilir. Ulaşamadıkları dallar ve üzerindeki meyveler ise bir yol bulup kendisine ulaşacak yetenekli, maharetli kimseleri bekler.
Kur’an öyle bir ilim, hikmet, marifet ve hakikat meyveleri ile doludur ki her bir kimse kendi akli ve ilmi seviyesine göre ondan mutlaka istifade eder. Yani Kur’an’a müracaat eden hiçbir kimse onun kapısından boş dönmez. Kimi az kimi çok… Ulaşamadığımız dallardaki meyvenin varlığını yok saymak ne kadar mantıksız ise Kuran’da anlayamadığımız ayetleri ve sırları yok saymak, inkâr etmek ve farklı düşüncelere girmek de o kadar mantıksızdır.
Kıyamete kadar geçerli ilahi bir kitaptan bahsetmekteyiz. Her geçen gün tazeliğini korumakta ve her türlü yeni gelişmeler onun daha iyi anlaşılmasına imkân ve fırsat sunmaktadır. Kur’an tüm insanlığa inmiştir ama ondan ancak mümin olan, müttaki olan, akıl ve basiret sahibi olan insanlar gerçek manada istifade ederler.
Kur’an; okuması ibadet, yazması ibadet, dinlemesi ibadet, anlaması ibadet, anlatması ibadet, emrince amel etmek ibadet, ahlakınca ahlaklanmak ibadet ve ahkamınca hükmetmek ibadet olan bir kitaptır. Allah ile irtibatı en kestirme yoldan sağlayan arştan arza uzanan Allah’ın ipidir.
Fatiha’dan Nas’a kadar ne bir eksik ne bir fazla şeksiz şüphesiz ALLAH KELAMIDIR.
Kur’an; Allah’tan geldiği gibi muhafaza edilen, en çok yazılan, en çok okunan, en çok ezberlenen, en çok basılıp yayılan, üzerine en çok kitaplar yazılan ilahi bir kitaptır. Okundukça okunan, okunmasıyla usanılmayan, bilakis okundukça zevk ve lezzet veren, okundukça mana ve sır kapılarını açan ilahi bir kitaptır.
Yalnız kalanlara sadık bir dost, derdi olanlara bir deva, şifa arayanlara bir şifadır, gönüllere sürur, yuvalara huzurdur, yol arayanlara hidayet, bulanlara rahmettir.
Ona gerçek manada sarılan kurtulmuştur. Ondan yüz çeviren dünya ve ahirette hüsrana uğramıştır.
Buzdolabını, çamaşır makinasını vb. imal eden ustanın en iyi şekilde istifade için kullanma talimatını yazıp gönderdiği gibi insanı yaratan Allah onu başı boş bırakmamış, tefessüh etmemesi, ruh ve beden olarak sağlıklı kalması, dünya ve ahirette mutlu ve huzurlu olması için neler yapacağını da bildirmiş, talimatnamesini de göndermiştir ki bu talimatname Kur’an’ı Azimüşşan’dır.
O ölüler kitabı değil diriler kitabıdır!
‘’Ya açar bakarız Nazm’ı Celil’in yaprağına,
Ya üfler geçeriz bir ölünün toprağına,
İnmemiştir hele Kuran bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.’’
Derken milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy Kuran sadece okunmak için değil, okumanın yanında asıl maksadın anlamak, amel etmek, tatbik etmek, fert, aile ve toplum olarak hayat veren ruhundan istifade etmek olduğunu zihinlere kazımak istemiştir.
لِيُنْذِرَ مَنْ كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِر۪ينَ
(Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik. (Yasin,70)
O, delil arayana bürhandır,
Hakk’ı batılı ayıran furkandır.
Hastalara şifa , dertlilere dermandır.
Tartışma götürmez zira Allah’tan gelen fermandır.
Muhatabı da başkası değil insandır.
Ama maalesef insanlık olarak onun kıymetini bilemedik, bilemiyoruz. Kimi hiç inanmadı, inanmıyor. Evvelkilerin masalları diyor, (Furkan,5) Muhammed uydurdu diyor. (Yunus,38) Küfrün bataklığında kıvranıyor. Kimi bir kısmına inanıyor bir kısmını inkâr ediyor. (Nisa,150) Kimi güya hepsini kabul ediyor ama bir kısmının modası geçti diyor. Kimi lafzına takıp (haşa) “Allah böyle demez” diyor. Kimi manasına takıp aklının almadığını söylüyor. Kur’an’da bir ivec bir eksik, bir gedik, bir çelişki araştırıp bulup ortaya çıkarmaya çalışıyor. Allah korusun böylelikle O’nun ayetleri mü’minlere rahmet ve şifa olurken zalimlerin hüsranlarını ve ziyanlarını artırıyor.
وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَٓاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَۙ وَلَا يَز۪يدُ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا خَسَاراً
Biz Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o müminler için bir şifa, bir rahmettir; zalimlerin ise sadece ziyanını arttırır (İsra,82). Ne yapalım?
مَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَد۪يۚ وَمَنْ يُضْلِلْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Allah’ın doğru yola yönelttiği kişi hidayete ermiştir; O kimi saptırırsa işte onlar da kaybedenlerin ta kendileridir. (Araf,178). Hidayet Allah’tandır. Allah hidayet versin deriz ancak bu güruha.
Kuran Ahlakını Kuşananlar
Bir de bu tarafa bakalım. Bunların dışında olan inanmış çoğunluğa…
Dinimiz İslam, kitabımız Kur’an, peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s) deyip Kur’an’a gerçekten bağlı ve saygılı olan veya olduğunu düşünen bizim cenaha.
Bu cenah da olanlar da çeşit çeşittir; bazılarımız Kur’an’ı okumasını bilmez, bir çantaya koyup saygıyla ulaşılamayacak yüksek bir yere asar. Bazılarımız var Kuranı sadece okumaktan ibaret sanar, anlamaz anlamaya da çalışmaz, kendisine açıklansa sanki başkasına inmiş gibi duymamazlıktan gelir, kör ve sağır kesilir, Bazılarımız da var anlar ama öyle anlar başkalarının uyup uymadığı ile meşgul olur da kendisini hiç hesaba katmaz.
وَالَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِّرُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَـيْـهَا صُـماًّ وَعُمْيَـاناً
Kendilerine Rabb’lerinin âyetleri hatırlatıldığında o âyetler karşısında körler ve sağırlar gibi bilinçsizce davranmazlar. (Furkan, 73) Bu ayeti kerimede Rahman’ın has kullarının bu özelliğinden övünçle bahsedilirken, hatırlatılınca Allah’ın ayetlerine karşı ilgisiz davrananlar zımnen yerilmektedir.
Tabi bunlar reçetedeki ilaçları alıp kullanmayan hasta misali Kur’an’da ki ilahi rahmetten, ilahi şifadan tam olarak istifade edemeyen, ameli ve ahlaki yönden eksikleri olan ve aradığı huzuru bir türlü bulamayanlarımızdır.
Ama bu cenahtan Kur’an’ı daima okuyan, elinden düşürmeyen, anlayan, anlamadıklarını anlamaya çalışan, meallerden, olmadı tefsirlerden anlamaya çalışan, olmadı ilim meclislerinde, vaazlarda, sohbetlerde bulunan, televizyonlarda, internette hep dini programları takip eden, Allah’ın muradını anlama peşinde koşan, duyduğu anda, okuduğu ve öğrendiği anda “Bu ayet ona buna değil bana hitap ediyor, Rabb’im burada bana emrediyor, mutlaka yapmalıyım. Beni nehyediyor mutlaka terk etmeliyim” diyen, gücü nisbetinde hayatını Kur’an’a göre tanzim edenlerimiz var.
Temsil etmeye çalışan, istidat ve kabiliyeti ölçüsünde temsil ettiği Kur’an’ı tebliğ etmeye çalışanlarımız var.
Tebliğde ve davette hikmeti. mev’ızayı haseneyi ve mücadelenin en gözelini seçen, ilgili ayeti (Nahl,125) kendine rehber edinenler var. Bunu yaparken kendi nefsini unutmayan önce kendi uygulayıp sonra çevresini aydınlatmaya çalışan, (Bakara,44) tekfir etmeyen, tahkir etmeyen, tecrit etmeyen ama tamir eden ve böylelikle Allah’ın rızana ermeye gayret edenlerimiz var. Bu gayeye ermek için hiçbir şey yapamasa da hali ile örnek olmayı en güzel tebliğ metodu olarak bilen ve uygulayanlar var.
Bunların derdi riya değil, şan değil, şöhret değil, servet değil, şehvet değil. Bunların gayesi çıkar ve menfaat de değil. İhlas ve samimiyetle inandığını yaşamaya çalışarak (Davud,4944)) Allah rızasına erip, ahiret azığı edinip alnının akıyla Allah’ın huzuruna varmaktır.
Bunlar birbirlerine haset etmezler. Birbirlerine karşı husumet ve kin beslemezler. Müslüman bir kardeşine bir diken batsa acısını ta içlerinde hissederler. (Buhari, Kitabul edep,10/78) Bir din kardeşi, bir arkadaşı bir nimete erişirse kendine olmuş gibi sevinir ve sevincini paylaşırlar. (Buhari, Kitabul iman,13) Birbirlerine karşı çok sevgili ve çok merhametlidirler.
Kur an ve sünnete uyan hak söz kimden gelirse itiraz etmezler. Hakkın hatırını her şeyden üstün tutarlar. Kur’an ve sünnetin onaylamadığı batıl, şer, kötü, yanlış ve haksızlık kimden gelirse gelsin kabul etmez, itiraz ederler. Eli ile, gücü yetmez ise dili ile, dili ile gücü yetmez ise en azından kalben itiraz eder, buğzederler. (Riyazüssalihın,184) Din kardeşliğini en üstün noktada tutarlar. Hiçbir yakınlığı, aidiyeti onun üstünde tutup din kardeşliğine halel getirmezler, Kur’an’ın koyduğu kardeşlik hükmünün önüne geçmezler. (Hucurat,10) Birlik, beraberlikten ayrılmaz, fitne, fesat ve ayrılık çıkarmaktan şiddetle kaçınırlar.
Ne mutlu bu vasıflara sahip olan Allah’ın sevgili kullarına!
Birkaçını ancak ifade edebildiğimiz Kur’an ve peygamber ahlakından nasibi olanlara!
Malum; Ümmül mü’minin Hz.Aişe (ra) ’ ye Peygamberimizin ahlakı sorulunca;
- Siz Kur’an okumuyor musunuz? O’nun ahlakı Kur’an’dı, diye cevap vermişti. (Müslim,746)
“Ümmetimin en şereflileri Kur’an’ı taşıyan (öğrenen, okuyan, ezberleyen ve onunla amel eden) ‘lardır.’’ müjdesine ermek niyetiyle hem de konumuz ile irtibatlı olarak bugün ki öğreneceğimiz ayet Fetih suresi 29. olacaktır. Şöyle ki;
مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ تَرٰيهُمْ رُكَّعاً سُجَّداً يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَاناًۘ س۪يمَاهُمْ ف۪ي وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِۜ
Muhammed, Allah’ın Rasulü’dür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde halinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. (Fetih,29)
Bu ayeti öğrenmek, anlamak, uygulamak ve Allah’ın fazlına ve rızasına nail olmak dilek ve temennisiyle.
Allah’a emanet olunuz.
Yakup ÖZTÜRK DİB Başkanlık Müftüsü
04/01/2021